Hayır Diyememe Tuzağı - Betül Kara

Yukarıdaki fotoğrafa bir bakın lütfen. Bazen siz de böyle hissediyor musunuz? İş yerinde yaşadığımız “boğulma” hissine en çok sebep olan konuların başında önceliklendirme sorunu ve hayır diyememek geliyor. İkisi birlikte ise durum daha da zorlaşıyor.

Bugüne kadar çoklu görev yapmanın önemli olduğu düşünülüyordu. İlaç endüstrisinde yıllarca bu tempoda çalıştım. Yıllar sonra şu makaleyi okuduğumda şaşırdığımı anımsıyorum. Çoklu görev (multi-tasking), üretkenlikte %40'a varan bir düşüşe, artan strese ve bilişsel zekada %10'luk bir düşüşe yol açıyor. Merak edenler için makaleyi sunuyorum. (Harvard Business Review article, by Peter Bergman, 2010)

Demek ki, zaten doğamıza çok uygun olmayan bir şey için koşturup duruyoruz. Üstelik bu sırada yapılan hataların maliyeti de cabası. Peki, beklentileri bir kenara koyup kendi derinlerimize biraz daha dalalım. Onlar istiyorlar da, biz neden her talebe yetişmeye, herkesi memnun etmeye bu kadar çok çabalıyoruz?

Önce yüzeydeki nedenlere bakalım. Gerçekten odaklanmamız gerekenlerin farkında mıyız? İşimizde, özel hayatımızdaki öncelikler neler? Öncelikleri belirlemenin en önemli yolu gerçekten neyi, neden yaptığımızın farkında olmak. Neden sorusuna verdiğimiz her cevap, bize büyük resimdeki etkiyi gösterir. Yaptığımız işin departman, organizasyon için öneminin farkındaysak, küçük taşlar büyük taşların önüne geçemez artık.

Bu konuda yöneticilere, liderlere büyük görev düşer. Vizyonun paylaşılması ve içselleştirilmesi departmanlar arasındaki ilişkileri, hizalanmayı sağlamanın en önemli ilk adımıdır. Biz birlikte neyi hayal ediyoruz? Ortak hedeflerimiz neler, nasıl varabiliriz? Her takıma düşen görevler neler, bunları biliyor muyuz? Birbirimizden haberdar mıyız?

Ortak olursak sahipleniriz. Sorun yaşasak bile çözme ihtimalimiz yükselir. Çözemiyorsak bilin ki, ya aramızda netlik yoktur, hedefler bizim için net değildir ya da ortak hedefe inanç konusunda takım olarak daha gidilecek yolumuz vardır.

Peki, daha derinlerimizde neler olabilir? Başkalarıyla ilişkilerimizde sınır koymakla ilgili nerede duruyoruz? Hayır demek konsunda ne kadar rahatız? Evde veya işte içine düştüğümüz en önemli tuzaklardan biridir “hayır diyememek”.

Bir kaç örnek üzerinde düşünelim. Önemli bir işin üzerinde çalışırken iş arkadaşım geldi ve benden acil bir şey istiyor. Ya da müdürüm bir saat önce istediği işin yanına yenisini ekledi ve üstelik “hemen bekliyorum” dedi. Takım lideriyim, bana raporlayan takım arkadaşım, ekibindeki çalışanına hayır dememek için beni konuya dahil etmeye çalışıyor. Ona şimdi ne cevap vereceğim?

Sadece iş yerinde değil. Evdeyim ve tam yemek hazırlıklarına başladım ki, yakın arkadaşım “hadi gel, biraz yürüyüşe çıkalım” dedi. Ya da kayınvalidem bu akşam, illaki yemeğe gelin diyor. Halbuki yarın önemli bir toplantım var. Akşam sunumun üzerinden geçmeyi planlıyordum. Bunun gibi her seviyeden daha bir çok örnek sayabiliriz.

Eğer başkalarını memnun etmek gibi bir şemanız varsa, bu tip durumlarda “hayır” demekte zorlanırsınız. “Please others” şemasını yenmek kolay değil ama imkansız hiç değil. Başkalarına “evet” derken kendimize “hayır” dediğimizin farkında olduğumuz an, değişim için güzel bir başlangıç noktasındayız aslında.

Cevap vermeden önce kendimize bazı sorular sorabiliriz. Benim şimdi önceliğim ne? Kendi ihtiyaçlarımın farkında mıyım? Gelen talebe, isteğe, beklentiye “evet” dersem,  ne/neler beni zorlayacak? Hayır demez ve sınır çizmezsem, bana maliyeti ne olacak? Bu sorular aslında kişinin kendini tanıması, işini ve sorumluluklarını bilmesiyle ilgili güçlü sorular.

Bazen “hayır” diyen kişi bencil olmak ile suçlanır. Sınırlar koymak bencil olmak değildir. Kendini sevmektir.” der Brené Brown. Sınır koymak, sağlıklı ilişkilerin temelidir. Hiç istemediğimiz halde evet dedikten sonra kendimize ve karşımızdakine öfke duymak yerine mutluluğumuz için sorumluluk alabilmektir.

Bizim başkalarını değiştirmemiz mümkün değil ama işe kendimizden, kendi sınırlarımızı anlamaktan başlayabiliriz. İstediklerimiz, istemediklerimiz, bizim için önemli neler var hayatımızda?

Bu arada “hayır demek” hepimizin öğrenebileceği bir sanat aslında. Neyi yapamayacağınızı değil, neyi yapabileceğinizi söyleyin. Ya da şimdi değilse, ne zaman yapabileceğinizi. Ama mutlaka sözünüzü tutun. Siz müsait değil ve yardımcı olamayacaksanız, sizin yerinize kim destek verebilir, düşünün ve tavsiye verin. Yeter ki, cevaplarınızda samimi ve gerçekçi olun. Net ve kesin olun. Neden hayır dediğinizi açıklayın. Mazeret üretmeyin ama suçluluk duygusuna da kapılmayın. Kararlı olun. Tutarlı olun. Nazik olun.

Sınır çizmek zor olabilir, ancak kendimizi korumak ve sağlıklı ilişkiler kurmak için çok önemlidir. Peki, siz “hayır diyememe” tuzağına en çok hangi durumlarda düşüyorsunuz? İş yerinizde önceliklerinizin farkında mısınız? Sınırlarınızı korumak için bundan sonra neleri farklı yapacaksınız?

Önemli ve önemli olmayanın ayrımına daha çok vardığımız, gerektiğinde önemsiz şeyler için “hayır” demekten kaçınmadığımız rahat günler yaşamak dileğiyle.