Bir Çaresi Bulunur Elbet - Betül Kara
Sağ avucumun içi kaşınıyor. Para gelecek dediğinizi duyar gibiyim ama asıl nedeni başka. Üzerimdeki artan baskıyla ilgili ve bu yüzden farkından olmadan kendime zarar veriyorum.
Biliyorum, bu konuda yalnız değilim. Okulda, evde, iş hayatında, sokakta, trafikte stresteyiz. Bir de buna ülke olarak yaşadıklarımız, pandemi gibi sebepler de eklenince bunalmaya başlıyoruz.
Stres, insanoğlunun yaratıldığı günden itibaren varlığını hissettiriyor. Sokaktaki adamdan, bilim adamına kadar herkesi etkiliyor. Şu var ki, herkesin stres tanımı farklı. Stresin nedenleri, belirtileri ve düzeyi de farklılık gösteriyor.
Kontrolü kaybettiğimizde hissettiğimiz duygu strestir. Okul değişikliği, iş değişikliği, sevdiklerinden uzak kalmak, yakın bir kişinin kaybı, kişinin olayları algılayış ve yorumlayış biçimi gibi farklı nedenlerle ortaya çıkabilir.
Gelen talepleri karşılayamadığımızda; zaman, kaynak, deneyim problemiyle karşılaştığımızda; önce baskı ve bir adım ötesinde stres duymaya başlıyoruz. Kaynak deyince aklımıza zaman, para, insan kaynağı, vb. gelsin lütfen.
Bu durumda stresi yönetmek için ya üzerimizdeki baskıyı azaltacağız ya strese girmemize neden olan kaynak eksikliğini arttırmaya çalışacağız. Ya da kaynağa olan bakış açımızı değiştireceğiz. Örneğin elimizdeki bütçenin yapmak istediğimiz iş için yetersiz olduğunu düşünüyor ve strese giriyoruz. Gerçekten öyle mi? Başka seçenekler olabilir mi? Sorularını kendimize sormalıyız. Kısacası “akışı değiştiremiyorsan, bakışı değiştir!”
Önemli olan üzerimizdeki baskıyı stres haline dönüşmeden fark etmek ve onu yönetmek. Arasında nasıl bir fark var diye merak ederseniz, bir örnekle açıklayalım:
İşe geç kalan bir kişinin, sıkışık bir trafikte yol boyunca yaşadığı baskıdır. Ama işe geldikten sonra hala, “şimdi müdürüm bana kafayı takarsa, beni bu yüzden işten atarsa, işimden olursam” diye düşünmeye devam ediyorsa, işte bu, stresin ta kendisidir. İçinde olumsuz duyguların yer aldığı, kafamızda döndürme halidir. Bu durum, Batı dillerinde, psikiyatri pratiği içinde “ruminasyon” kavramı olarak ele alınır.
“Work without stress” isimli kitabın yazarları, stresin duygusal sıkıntı olduğunu ifade ederler. Burada stres, duygusal sıkıntı olarak tanımlansa da, sorun duygunun ortaya çıkması değildir, asıl sorun bunun içine dalmak ve çıkamamaktır.
Strese karşı dayanıklılığın anahtarı, gereksiz yere olumsuz duygular ekleyip ve onu dikkatle büyüterek baskıyı strese dönüştürmekten kaçınmaktır. Önemli değil, duygu gelsin. Yeter ki farkında ol ve duygunun içinde sıkışıp kalma! Kafanda bozuk plak gibi döndürmeyi bırak ve soruna daha fazla negatif duygular vermeden çözmeye çalış. Zihne üşüşen düşünceleri durdurmaya çalışmak yerine onlara yargılamadan bakmaya çalış.